2023’ün kimseye cömert ve şefkatli davrandığını söyleyemem, ne yazık ki. Neler görmedik ki geride bıraktığımız on iki ay boyunca; binlerce insanımızı bizden koparan yüzyılın depremi, iklim dönüşümü, derin derin yoksullaşma, ahlaki çöküş, bitmeyen her türden, en ağırından kriz. . . Yetmezmiş gibi, aylardır, Orta Doğu’da işlenen en büyük insanlık suçuna da tanık oluyoruz.Utanç ve kahır içinde kapattık seneyi. Kelimenin tam anlamıyla şirazemiz kaymış bir halde. Öyle bir dönem ki bu, tarihin upuzun akışında olağan sayılabilecek ama kişisel ve toplumsal hikâyelerimizde kapkara delikler açan travmalar yaşıyoruz aralıksız.
Sonra
NE OLDU
Böylesi çılgın zamanlardan geçerken bir grup okuryazarın yollarının mahallemizde kesişmesi mutlu bir tesadüftü, bana göre; hepimiz şifa arıyorduk kaosun ortasında. Kitap konulu sohbetlerle başlayan buluşmalarımıza sinema üzerine söyleşiler eklendi. Hayallerini, fikirlerini, gözlemlerini kayda almak için kaleme kağıda sarılmayı seven bu insanların bir de yazı grubu olsun, dedik. Böylece ZeplinArt’ın yolculuğu başladı.
Sevgili Tarık Günersel bir söyleşisinde ne güzel dillendirmişti: “Yazmak da bir eşik atlamak aslında, yani edilgen konumdan, okur konumundan bir şeyi ortaya koymak, ifade etmek, bir cesaret göstermek . . . Benim de bu kubbede bir sedam var, sözüm var. Unutulsa da, kimse önemsemese de. Ben bile unutsam da, ben bile önemsemesem de. Yazdım, burada. Ben yok olacağım, bu da yok olacak. Ama çiçekler de solar. Hiç açmasın mı yani!” diyebilenleri, demek isteyenleri ZeplinArt websitemizde ve dergimizde yer almaya davet ettik, ediyoruz. Paylaştıkça çoğaldığına, zenginleştiğine inananlardanız. Bu serüveni birlikte sürdürmek, bizim de hayalimiz. Kütüphanesinin gölgesinde, sinemanın büyülü perdesinde, tiyatronun tozlu sahnesinde, bir fotoğraf karesinde, galerilerin duvarlarında, şehrin sokaklarında, yaşadığını hissetmek için kelimelerin, imgelerin, düşlerinin peşinde koşanlara; kapımız açık; başımızın üstünde yeriniz var.
Hoşgeldiniz. Biz de hoşbulduk.
Ocak, 2024
Bu serüveni birlikte sürdürmek, bizim de hayalimiz.
Kütüphanesinin gölgesinde, sinemanın büyülü perdesinde, tiyatronun tozlu sahnesinde, bir
fotoğraf karesinde, galerilerin duvarlarında, şehrin sokaklarında, yaşadığını hissetmek için
kelimelerin, imgelerin, düşlerinin peşinde koşanlara; kapımız açık; başımızın üstünde
yeriniz var.