2001 Eylül ayı, yüksek ihtisasa henüz birkaç ay olmuştu başlayalı. Ankara’da, sabah erken servis vizitini yapmış, yoğun poliklinik gündemine başlamıştık. Dışardan hararetli sesler geldi, bekleme salonundaki televizyonda sıra dışı bir yayına ait görüntüler akmaya başlamıştı. Büyük bir gökdelenden dumanlar yükseliyordu. Amerika, uçak kazası v.s. bir şeyler konuşuyordu izleyenler. Sonra bir uçak daha geldi; tüm dünyanın gözleri önünde yanan gökdelenin yanındaki ikizine çarptı ve içine girdi. Bir ateş kütlesinin ardından siyah dumanlar, büyük bir yangın, yangında hapsolanlar. Dakikalar geçtikçe bunun meşhur İkizlere, yani Dünya Ticaret Merkezine sıra dışı bir saldırı olduğu haberleri gelmeye başladı. Çok değil birkaç saat sonra da global kapitalizmin simgeleri tüm dünyanın gözleri önünde eriyerek yıkıldı.
Neye tanıklık ediyorduk o sırada?
Şimdi tarihte bir yolculuğa çıkalım ve biraz geriye gidelim.

1974 yılındayız, Dünya Ticaret Merkezi açılalı henüz birkaç ay olmuş. Alman heykeltıraş, egzantrik sanatçı Joseph Beuys “I love america and america loves me” performansı için Amerika’ya gelir. Dönüş sırasında Dünya Ticaret Merkezini görür ve bundan çok etkilenerek havadan çekilmiş İkiz Kulelerin göründüğü bir fotoğrafla oynayarak bir resim yapar. Resimde görünen gökdelenlerden birisinin üzerine el yazısıyla Damian diğerine de Cosmas yazar.
Joseph Beuys’ün gördüğü neydi? Ona bu resmi yaptıran ve bu isimleri üzerine kazımasına neden olan Arzu veya Dürtü ne olabilirdi?
Tarih yolculuğuna devam edelim ve epeyce bir geriye gidelim. Şimdiki Suriye toprakları, İsa doğalı üç yüzyıl geçmiş, Roma hükümranlığı; ve fakat Roma’nın Hristiyanlara kök söktürdüğü zamanlar. Halk nezdinde sağaltıcı güçleri, bilgileri ve görgüleriyle kulaktan kulağa hastadan hastaya anlatılarak ünleri artan ikiz doktorlar Damian ve Cosmas. Sadece insani sorunlarla değil hayvanların hastalıkları ile de uğraşırlar.
Cerrahide o denli iyidirler ki tarihte bilinen ilk uzuv naklini onların yaptığı ve bu işlemde henüz ölmüş bir siyahinin bacağını bir beyaza naklettikleri söylenir. İyileştirici güçlerinden öte ünlenmelerinde asıl faktörlerden birisi de hekimliklerinin karşılığı olarak asla bir ücret kabul etmemeleridir. Bu nedenle Züğürtler olarak isimleri efsaneleşir. Hekimliklerini Suriye’den gelerek Kilikya’nın Ayas (şimdiki Yumurtalık) bölgesinde yaparlarken Roma imparatoru Diocletian tarafından Hristiyan oldukları bahane edilerek tutuklanır, işkence edilir ve kafaları kesilerek öldürülürler.

Tarih ilerler, Roma hristiyan olur, birkaç yüzyıl geçer, İmparator Justinien, hristiyanlığın bu ilk dönem şehitlerini onurlandırmak için adlarına kiliseler kurar, bir süre sonra da papa tarafından Aziz ilan edilirler.
Diocletian’a bu işinde gücünde kardeşleri öldürten duygu neydi?
Justinien’in bu kardeşleri onurlandırmak gayreti nedendi?
Zamanın ruhu mu?
Birkaç yüzyıl daha geçer, Kutsal Züğürtlere sarılanlar artar. Medici ailesi onları koruyucu azizleri ilan eder. Çok sayıda ressamın konusu olurlar, adlarına onlarca kilise inşa edilir.
Şimdi zamanda ilerleyelim yeniden ve Joseph Beuys’a, Cosmas ve Damian ile İkiz Kuleler arasında nasıl bir ilişki olabilir diye soralım.
John Berger’e göre 20.yy’ın peygamber sanatçılarından olan J. Beuys, küresel kapitalizmin ve Yeni Dünya Düzeninin simgesi olan Dünya Ticaret Merkezinin her bir kulesine Kutsal Züğürtlerin isimlerini vererek acaba yaşamları boyunca paradan değil insandan yana antikapitalist tutumlar benimseyerek dünyaya sağaltıcı bir etki yapabilirler, diye mi düşünmüştü? Sanatçının kendi iç dünyası ve yapıtlarına da bakıldığında çok büyük olasılıkla bu sorunun yanıtı evet olur.
Buraya nereden geldik?
2020 yılında doğudan batıya tüm dünyayı etkileyen bir salgın başlar. Dünyayı etkileyen salgınlar konusunda bir internet araştırması yaparken, bir nevi memleketlimiz hatta hemşehrilerimiz olan Kutsal Züğürtler Cosmas ve Damian’a rastlanılır. Medeniyet ve ırk ayrılığı gözetmeksizin hekimlik görevlerini yaptıkları, şehit edildikleri ama sonunda VEBA salgınında koruyucu azizler olarak kutsandıkları görülür. İlginç olarak bu hekimler, medeniyetler arası çatışmanın fişeği olan İkiz Kulelerin çökmesinden yıllar önce sanki Yeni Dünya Düzenini iyileştirsinler diye bir dua veya kehanet gibi isim olmuşlardır bunlara.
Ancak bu dua işe yaramaz ve medeniyetler çatışması bahane edilerek Ortadoğu’ya girilir, daha karanlık bir başka dünya düzeni kurulmaya çalışılır, halklar küresel hegemonyaya direnirler, yangın yerine döner dünya.
Tarih yolculuğunda bu kez 2001’den çok az geriye gidelim. Dövüş Klübü’nün son sahnesini gözümüzün önüne getirelim, hani kapitalizmin kaleleri olan banka gökdelenlerinin bir bir yıkıldığı sahneyi, seyircideki o derin etkiyi hissedelim. Bu son sahne ile 11 Eylül günü televizyondan canlı olarak izlediğimiz “şey” aynıdır neredeyse. Filmin tüm dünya sinemalarında ilk gösterim tarihi ise 10 Eylül 1999’dur.

Zamanın ruhu…
Haziran 2020
Yorum Gönder