Narsisizm kronik bir kişilik bozukluğundan veya ağır bir ruh hastalığından, ya da sosyal medyanın bulaştırdığı hızla yayılan kültürel bir hastalıktan öte bir şeydir. Kalp atış hızının, vücut ısısının veya kan basıncının bir sorun olduğunu varsaymak ne kadar anlamsızsa, narsisizmin bir sorun olduğunu varsaymak da o kadar anlamsızdır. Çünkü aslında narsisizm, normal ve yaygın bir insani dürtüdür sadece: kendini özel hissetme dürtüsü.
Narsisizm son yıllarda hakkında pek çok kitap yazılan ve tartışmalara konu olan bir alan. Başta politikacılar olmak üzere pek çok fenomene atfedilmesi de konuya olan ilgi ve merakı daha da artırmaktadır. İlgili literatürde narsisizm kişilik bozukluğu veya duygu durum bozukluğu türlerinden bir olarak nitelenmekte ve narsisistlerle bir arada yaşamak zorunda olanlara (işyeri, akraba vb) onlarla başedebilmek veya onları bir nebze rehabilite edebilmek için birtakım öneriler getirilmektedir. Narsisistlerle bir arada yaşamak zorunda olanlar için ise bu insanların hayatlarından çıkarılması, hatta onlardan kaçarak uzaklaşılması gerekliliği dillendirilmektedir.

Malkin ise “Narsisizme Yeni Bir Bakış” adlı kitabında narsisistlere karşı geliştirilen ötekileştirici dile karşı argumanlar getirmektedir. Belli düzeyde bir narsisist eğilimin ise oldukça yararlı ve geliştirici olduğunu savunmaktadır. Malkin’e göre; Narsisizm kararındaysa eğer, hayal gücümüzü canlandırmak ve yaşama sevincimizi ateşlemek suretiyle deneyimlerimizin önünü açar ve kendi potansiyelimizin farkına varmamızı sağlar.
Romantik ilişkilerdeki başarının açık ara en güçlü belirleyicisi, partnerlerimizi gerçekte olduklarından daha iyi görme eğilimimizdir. Malkin bunu, “birliktelik sayesinde özel hissetme” olarak adlandırır. Ne var ki, kararında bir narsisizm sevgiyi beslerken, aşırısı azaltabilir hatta yok edebilir. İnsanlar kendilerini özel hissetmeye bağımlı hale geldiklerinde kendini beğenmiş ve küstah olurlar. Partnerlerinin o ortamdaki en iyi veya en önemli kişi olduğunu düşünmeyi bırakırlar. Çünkü bu ayırt edici üstünlüğe kendileri sahip olma ihtiyacı duyarlar. Böylece dünyayı kendi bakış açılarının dışında bir gözle görme kapasiteleri ortadan kaybolur. Bunlar gerçek narsisistlerdir. “Karanlık üçlü” denilen grubun iki özelliğini daha sergilerler: vicdanın tamamen yok olması ve manipülasyon eğilimi. Narsisizmin çok az olması da zarar verici olabilir. Kişi kendini ne kadar az özel hissederse, kendisini o kadar geri planda tutmaya başlar. Sonunda benlik duygusu o kadar azalır ki kendini değersiz ve yetersiz hisseder.
Malkin, aşırı derecede narsisist olanların çoğunun bu durumdan kurtulmasının pek mümkün görünmediğini, daha ılımlıların bir kısmının ise değişmeyi başarabildiğini iddia eder. Narsisizm öğrenilmiş bir tepkidir. Yani bir huydur, tıpkı diğer huylar gibi çevre koşullarına bağlı olarak güçlenir veya zayıflar.
Malkin, kendini bilmeye büyük önem atfeder. Biz kendimizi bilmezsek kimse bize gerçekten yakınlaşamaz. Çünkü kim olduğumuzu onlarla paylaşamayız. Bilgi ve bilmek samimiyet kelimesinin kökenidir. Samimiyet bilgiyle çok yakından ilgilidir. Narsisistler belirsizlik içindedirler. Kendileri hakkında gösterişli ve hayali bir fikre sahip olmayı tercih ederler. Kusurlarını ve başarısızlıkları o derece yadsırlar ki sergiledikleri kişilikleri gerçek bir insani varlığa benzemez. İçe dönük narsisistler de zayıflıklarının ortaya çıkmasından o kadar korkarlar ki, genellikle insanlara gerçekten ihtiyaç hissettikleri şeyin ne olduğunu görmelerine olanak tanıyacak kadar yakınlaşmazlar.
İyi bir yaşam kişisel menfaatlerimizle diğer insanların ihtiyaçlarını dengede tutar. Bu, sağlıklı narsisizmdir. Kendimizi keşfetmemize olanak sağlayan macera dolu bir hayat kurmamız için bize enerji veren şey budur. Gerçek coşkuyla dolu bir hayat sunan sağlıklı narsisizm tutkunun ve sevginin bir araya geldiği yerdir. Olunabilecek en iyi yer de burasıdır.
Craig Malkin, Narsisizme Yeni Bir Bakış, Kendini Özel Hissetmenin Kötü –ve Şaşırtıcı Biçimde –İyi Yanları, Çeviren: Serap Arslanpay, İletişimYayınları, 2. Baskı 2021, 248 sayfa.
Yorum Gönder