Gecenin mutlak sessizliğini yalnızca komşumun küçük bebeğinin ağlama sesi bölüyordu ara sıra. Saat on ikiyi geçmişti. Önümde, içmeyi unuttuğum için çoktan soğumuş kahve fincanı, bilgisayar ve saat ilerledikçe yazılarının giderek bozulmuş olduğu fark edilebilen bir defter vardı. Minik bir kağıda renkli kalemle yazdığım yapılacaklar listesi masanın kenarında duruyor ve satırların üstü çizilmek üzere bekliyordu.
İki saattir ekrana odaklanmaktan yorulan gözlerimi dinlendirmek için etrafa bakınmaya başladım. Masamın karşısındaki duvarda büyük bir fotoğraf çerçevesi asılıydı. En üstte, dört senemizi geçirdiğimiz lisenin önünde nihayet cübbelerimizi giymiş, birbirimize sarılarak verdiğimiz sınıf pozu dikkat çekiyordu. Yüzlerimizde sıkıcı lise yıllarını geride bırakıp yepyeni bir hayata adım atmayı beklerken duyduğumuz heyecanla, başka şehirlere gidecek olmamızın verdiği hüzün birbirine karışmıştı. İşler pek de beklediğimiz gibi gitmemişti gerçi. Kimi hayal ettiği bölümü kazanamamış, kimi kazanmış, ancak umduğunu bulamamış; ekonomik sıkıntılar herkes gibi bizi de etkilemiş, yurtdışına gitme hayalleri kurar olmuştuk.
Üniversitede hayalini kurduğumuz özgürlüğe adım atmış olsak da sırtımıza yeni sorumluluklar ve kaygılar yüklenmişti. Fotoğraftaki arkadaşlarımın çoğuyla uzun zamandır görüşmediğimi fark ettim birden. Asla bitmez dediğimiz dostlukların araya mesafeler girdikçe sarsılması beni üzse de, hâlâ en yakınımda olan dostlarımı görmek yüreğime su serpti. Diğer fotoğraflara göz gezdirdim. Üniversiteden arkadaşlarımla gittiğimiz günübirlik tatilde elimizde dondurmalar, yalnız yaşadığım ilk evimde arkadaşlarımla geçirdiğim ilk yılbaşı gecesi, sağanak yağmurda ıslandıktan sonra sığındığımız kafede saçlarımız hâlâ ıslakken verdiğimiz poz… İçimi ısıtan bu karelere bakarken düşüncelere dalmıştım.
Geleceğimi hayal etmek sisli bir günde ufuk çizgisine bakmayı andırırken, yarınlar bana hem ümit hem de tedirginlik verirken, birkaç yıl sonra nasıl bir hayatım olacağını, nasıl bir dünyanın içine uyanacağımı bilmezken, hayallerimin ucundan yakalamaya uğraşırcasına geceler boyu çalışmak beni yoruyordu. Hayattan ne bekliyor, ne uğruna çabalıyordum? Geleceğime yön verirken doğru tercihler yapabilmiş miydim? Bu yolda yürürken başarılı olabilecek miydim? Bir yandan bu endişelerin pençesindeyken bir yandan da herkesin ömrümüzün en güzel çağı olduğunu söylediği yirmili yaşlarımın tadını çıkarmayı istiyordum. Hedeflerimin peşinde sürüklenirken mutluluğu ve heyecanı kaçırmaktan korkuyordum.
Bütün bu düşünceler kafamda dönüp dururken uyku karşı konulmaz bir güçle üzerime çökmeye başlamış, gözlerim ağır ağır kapanmıştı. Başımı masaya koyduğumda aklımda dolanan tüm duygular, fikirler ve hayaller bir bir silinmiş, yerini yalnızca sessizliğe bırakmıştı.
Yorum Gönder