KİTAPLAR, OKUDUKÇA

Aşk ve Kapital

Onlar, işçi sınıfına kendini bilmeyi, kendinin bilincinde olmayı öğrettiler ve hayallerin yerine bilimi koydular.”

Lenin

Her yazar, bilim insanı, politikacı, sanatçı çağının ürünüdür. Popüler figürler için söylenen bu niteleme aslında bütün insanlar için geçerlidir. Biz sıradan insanlar da çağımızın tarihten getirdiği ürünler, koşullar, kültürel koşullanmalar içinde onun gereklerine göre davranırız. Düzeni koruma eğilimi de isyan duygularının gelişimi de hep bu verili koşullar içinde oluşur ve gelişir. Önemli figürlerle kitlelerin arasındaki fark ise verili koşulların, sürecin, bütünselliğin daha iyi kavranması ve de geleceğe yönelik tahayyül geliştirmeleri olabilir.

Karl Marx da içinde yaşadığı kapitalist gelişme çağının ürünüdür. Ve eserlerini oluştururken çağının egemen düşünürleriyle kuramsal, hatta pratik hesaplaşmaya girişmiştir.  Kendinden önceki ve çağdaşı olan ekonomi politikçiler ve felsefecileri büyük bir titizlikle inceleyip eleştirerek düşünce dünyasını kurmuş ve aktarmıştır. Gerek Marx döneminde gerekse Marx sonrası marksizm üzerine pek çok kitap yazılmış, değişik marksist akımlar ortaya çıkmış ve hala da bu yöndeki çalışmalar sürmektedir. Genellikle Marx üzerine yazılarda iki temel eğilim göze çarpar. Birincisi, Marx’ın temel argumanlarını göstermek ve daha anlaşılır bir şekilde açıklamak, (David Harvey, Bertell Ollman, Ernest Mandel vb), İkincisi de Marx’ın devlet, sınıflar, siyaset, çevre, kadın vb gibi eksik bıraktığı alanlarda teorik argumanlar ortaya koymak.Veya yeni gelişmelere Marksist açıdan yaklaşmak.( Poulantzas, Hilferding, Lenin, Wright vb.. Ayrıca Marx üzerine çok sayıda biyografiler de Marx’ın dünyası ve marksizmin gelişimi üzerine önemli bilgiler verir.

Mary Gabriel, Aşk ve Kapital kitabında Marx ailesi arasındaki mektuplaşmalardan yola çıkarak Marx’ın yaşamını, politik ve yazınsal macerasıyla birlikte etkili ve sürükleyici bir biçimde ele alıyor. Ve Marx’ın kuramsal dünyasını inşa ederken başta eşi Jenny olmak üzere, aile üyelerinden ne denli büyük bir destek aldığını gösteriyor. Gabriel kitabında Marx’ın felsefe ile başlayan ve sonra ekonomi politiğe yönelen yazınsal uğraşını ve politik mücadelesini hayat arkadaşı Jenny, başta Engels olmak üzere, dostları, yoldaşları ve kızlarıyla ilişkileri ile birlikte kronolojik biçimde göz önüne seriyor. Gabriel, yetiştirildikleri toplumun gereği olarak çoğunlukla yardımcı roller üstlenen kadınların, Marx’ın hayatındaki yerinin takdir edileceğini söyler ve ekler: “Onların cesaret, güç ve zekalarının çok uzun süredir gölgede bırakıldığına inanıyorum. Onlar olmasaydı Karl Marx  var olamazdı ve Karl Marx olmasaydı, dünya bugün bildiğimiz dünya olmazdı.”

Bu destek listesine yeterince hakkının verilmediğini düşündüğüm Engels’i de katmak gerekir. Marx’ın yakın dostu ve yoldaşı  Engels kitapta detaylı aktarıldığı gibi Marx’ın hem kuramsal hem politik hem de örgütsel anlamda yanında olmuş. Ayrıca Marx’a ömrü boyunca finansal destek sunmuş ve Jenny ile ve Marx’ın kızlarının da manevi destekçisi olmuştur. Marx’ın ölümünden sonra dev eseri Kapital’in ikinci ve üçüncü ciltleri düzenleyerek okurlara sunmuştur.

“Adiller Birliği” (dha sonra Komünist Lig’e dönüşecek) üyeliği ile politik hayatına başlayan Marx’ın yaşamında gazetecilik de önemli bir yer oluşturmuştur. Yaşamı boyunca sürgünlerle, yoksullukla iç içe yaşamış ve eserlerini oluşturma aşamasında en yakın dostu ve yoldaşı Engels’ten büyük maddi ve manevi destek görmüştür. Etrafından sürekli borç alma, rehineciye elbise ve eşyalarını vererek avans alma yoluyla yaşamını zor koşullarda sürdürmüştür. Bu ortamda gerek büyük bir aşk ile bağlı olduğu eşi Jenny ile, gerekse çocukları ile yoğun bir iletişim ve yakınlık içinde olmuştur. Ancak yine de şu sözü etmekten geri kalmamıştır: “Büyük hayalleri olan insanlar için, evlenmekten ve böylece ev ve özel hayatın zavallı perişanlıklarını başlarına sarmaktan daha eşekçe ne olabilir?” Marx, kızı Laura’nın Paul Lafarge ile evliliği gündemdeyken de damat adayına benzer sözler eder: “Bütün servetimi devrimci mücadele için feda ettiğimi biliyorsunuz. Bundan pişman da değilim. Hatta aksine hayata bir daha gelsem yine aynısını yapardım. Ne var ki, o zaman evlenmezdim. Kızımı, annesinin hayatını mahveden zorluklardan gücüm yettiğince korumak istiyorum.”

Mary Gabriel, mektuplardan ve araştırmalarından keşfettiği hikayeyi şöyle özetler: dört çocuğun ölümü, yoksulluk, hastalık, toplumdan dışlanma ve Marx’ın başka bir kadından çocuk sahibi olmasıyla gerçekleşen büyük ihanete karşın, karı koca arasındaki tutkulu ve şiddetli bir aşk hikayesi. Babalarına hayran olan ve kendilerini, hayalleri, hatta kendi çocukları pahasına babalarının büyük fikrine adayan üç genç kadının hikayesi. Kendilerini 19. Yüzyıl Avrupasını kasıp kavuran devrimlere kaptırmış bir grup parlak, mücadeleci, karşısındakini çileden çıkaran, eğlenceli, tutkulu ve nihayetinde trajik kişiliğin hikayesi. Her şeyin ötesinde, kişisel ya da siyasi acı gerçeğin duvarına çarpıp dağılan umutların hikayesi.” Gabriel’in son cümlesine kadar saptamaları yerinde ancak burada tarihin sonu gelmiş gibi konuşuyor. Belki de kastettiği Marx ailesinin zamanında özgür ve güzel geleceğe ulaşamamalarıdır. Çünkü hikaye devam ediyor ve edecek.

Mary Gabriel, Aşk ve Kapital, Karl ile Jenny Marx ve Bir Devrimin Doğuşu, çevirenler: B. Eres, D. Gedizlioğlu, Gülden Kurt, 2019, Yordam Kitap, 718 sayfa.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir