KÜLTÜR YOLCULUĞU

MAX & ROSIE: DOST BİR MEKÂN, SICACIK ve SAHİCİ BİR SÖYLEŞİ

Girne Bulvarı 64/B adresindeki Max and Rosie ile tanışmam, ZeplinArt yazarlar buluşmasına giderken yolda jelatini açılmamış oyun kutularını camlı alana doğru dizen Himmet ile karşılaşmamız sayesinde oldu. ZeplinArt kitap takası akşamına sıcak bir yuva olan mekânı, aynı zamanda Kutukutu’nun pek çok buluşmasına ve özellikle de  tarihi “Catan” turnuvasına ev sahipliği yapmış bu şirin kafeyi sahiplerinin gözünden görmenizi istedim.

Bu söyleşiyi kafenin 3 ortağı ile gerçekleştirdik. Efsane, Efsane’nin kardeşi Aybeniz ve Efsane’nin eşi Himmet.

Bu yazının en uygun okuma yeri ve şekli Max and Rosie’de, isteğinize göre yapılmış kahve eşliğinde olacaktır.

Insta: maxnrosiecoffeeshop

G: Burası kimin fikriydi nasıl başladı? Ne zamandan beri var?  

E: Aslında benim kafe açma isteğim hep vardı çünkü hem yemek yapmayı seviyorum hem kahve ile çok ilgiliyim. Ankara’da bahçeli bir evim vardı. Korona zamanı biraz da eğlenmek için “Efka’nın kafesi” etiketli fotoğraflar paylaşıyordum. Himmet ile işlerimizin ayrı şehirlerde olması bizi zorluyordu. Aybeniz bir yer açmak istiyordu, önce Bulgaristan’da üçümüz butik bir kafe açmak istedik ve orada araştırmalar yaptık ama bazı aksaklıklar yaşadık. Yaşadığımız aksaklıklar hepimizin yaşamaktan keyif aldığı İzmir’e yönlendirdi bizi. Hem üçümüzün de sevdiği bir yer olmasından hem de halihazırda burada yaşadığımız için yabancılık çekmeden kolayca uyum sağlayabildik.

G: O zaman o hikayeyi biraz açalım mı? Yani siz nasıl tanıştınız? Nasıl bir araya geldiniz? Ve  evlendiniz? 

E: Ortak arkadaşımız Emin vasıtasıyla tanıştık. Bir akşam Emin’i aradım. Emin beni arkadaşlarıyla oturduğu meyhaneye davet etti. Emin beni davet edince benim de tanıdığım insanlar var sanıyordum.

Gittiğimde tek tanıdığım insanın Emin olduğunu fark ettim. Normalde kendi yakın çevrem dışında çok sosyalleşmem ama kalabalık ve keyifli bir akşam oldu. Emin beni hemen Himmet ile tanıştırdı.

H: Tanışmamıza vesile olduğu için bize Emin’i çağrıştıran karakterin de dövmesini yaptırdık.

(Kollarındaki dövmeleri gösteriyorlar)

G: Siz İzmirli misiniz? 

E: Annem Selanik göçmeni babam Kafkas göçmeni. Biz  Kars’ta doğduk, sonra Ankara’da yaşadık. 

H: Ben İstanbul’da doğdum ama ailem aslen Balıkesirli.

G: İzmir’e ne zaman geldiniz? 

E: Aybeniz 2012’de üniversite için geldi ve dönmek istemedi. Daha sonra ben de 2021’de taşındım.

G: Hangi bölümlerden mezunsunuz? 

A: Ege Üniversitesi Felsefe bölümü mezunuyum. 

H: Ben ilkokul ortaokul lise İzmir, İzmir Atatürk Lisesi mezunuyum hatta. Ardından ODTÜ’ye gittim, petrol ve doğalgaz mühendisliğini bitirdim. Daha sonra petrol işinde çalışıyordum, Türkiye Petrolleri’nde. Genelde Güneydoğu tarafında çalışıp petrol çıkartıyorduk. İzinlerde, İzmir’e geliyordum. İzmir’e geldiğimiz sırada Efsane ile tanıştık arkadaşların mekânında. 

E: Ben, ilkokul ve ortaokul öğrenimimi Kars’ta, lise öğrenimimi Ankara’da tamamladım. Bilkent Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümü mezunuyum. Antalya’da Elmalı kazısında 3 yıl çalıştım. Mezun olduktan sonra Amerikalı bir şirket ile çalıştım. Daha sonra da aile şirketimizde inşaat alanında çalıştım.

G: Arkeoloji (Efsane), felsefe (Aybeniz) , petrol (Himmet). Yeraltı ile bağlantınız var gibi. Bir şeyler çıkıyor yani yeraltından. 

E: Petrol, bana Himmet’in altıncı ay hediyesi. Midyat tarafındaki rezervden yeraltından çıkan ilk petrolü şişeye koymuş getirmiş. 

G (Himmet’e): ODTÜ kökenin olduğunu da bilmiyordum. 

E: Himmet, Ankara’nın hatta ODTÜ’nün ilk DJ’i. Cheers partilerini yapan kişi o. Ben tabii onu görüyordum ama Türk DJ’in partisine gitmem ,diyordum. Arkadaşlarım gel yahu; iyi çalıyor, diyorlardı. Gelemem zamanımı harcayamam, diyordum. Onun çaldığı kulübe Avrupa’dan DJ’ler geliyordu. Ben onlar geldiğinde kulübe gidiyordum. Himmet de onlardan önce kısa çalıyormuş. Hiç karşılaşmamışız. 

H: Üniversite zamanlarında ayrıca, dj’lik, festival organizasyonu, mekan işletme işleri ile ilgileniyordum. 

G: Yani ortak bir Ankara geçmişiniz var ama birbirinizden haberiniz yok; fakat İzmir’de buluşma gerçekleşiyor. 

E: Yine bir ortak arkadaş sayesinde (az önce bahsettiğim gibi). Onun okuldan arkadaşı, benim de tanıdığım bir kişiydi. Birlikte oturuyorlar, arkadaş grubu olarak ODTÜ’lüler. Eski okul arkadaşları buluşması düzenlemişler meyhanede. Ben gelmişim ve sadece 1-2 kişi tanıyorum; onlardan birisi de Emin’di

Herkes alkollü; ben bir de vegandım o zamanlar. Hiçbir şey yemiyorum ve onlar her şey yiyorlar etiyle yoğurduyla! Ama o gece beni de kandırdılar.

G: Şimdi vegan değilsin yani? Burası bir vegan kafe de olabilirdi demek? 

E: Evet; aslında vegan ürünlerimiz var. İşletme olduğumuz için toplumun geneline de hitap etmemiz gerekiyor diye düşünerek kendimizi sınırlamadık.

G: Yani bu tanışmadan ne kadar sonra bu kafe açıldı. 

E: 2021 Temmuz ayında biz tanıştık, 30 Mart 2024’te kafemizi açtık.

G: Kafe açma sürecine nasıl geldik?

E: Biz tanıştığımızda Himmet Alaşehir’de çalışıyordu. Türkiye Petrolleri’nden iş teklifi gelince Güneydoğu tarafına geçmek zorunda kaldı.

H: Güneydoğu’da çalışıyordum. Bir ay çalışıp iki hafta izin yapıyordum. 14 günde 2 gün zaten gel git ile geçiyor; beraber yaşayamıyoruz. Hayatımızın 3’te 2’si böyle ayrı mı geçecek, dedik. İstifa ettim. 

E: E: O sırada Bulgaristan konusu ile ilgileniyorduk. Biz aslında Bulgaristan’da önce kafeyi açıp, 1 sene sonra da üçümüz her şeyimizle oraya taşınmayı düşündük. Aybeniz’i önden gönderip kafeyi açtıracaktık.  

G: Orayla bir bağlantı var mıydı? 

E: Orada iş yapmıştık daha önce. Babam zaten 70’lerden beri müteahhit. Bulgaristan’da yemek kültürü bizim yemek kültürümüz kadar geniş değil. Biz de bu durumu fırsata çevirmek, geleneksel Türk mutfağını modernize ederek orada bir yer açmak istedik. 3 yerle görüştük. Birini tam satın alacakken karşımızdaki bizi dolandırmaya çalıştı. Bir başkası yıkılacak binayı kiralamaya çalışmış. Birinin de yerini beğenmedik. Orada 2 ay kadar kaldık sonra dedik ki, yapamıyoruz. Orada mekân açmamamız için evren bizi yönlendiriyor, diye düşündük. Himmet babasını yeni kaybetmişti ve isteksizdi o da…Aybeniz de Burak’la yeni tanışmıştı; ‘’Ben dönüyorum burada kalamam’,’ dedi. 

G: Sen daha önce babanın şirketinde mi çalışıyordun? 

E: Evet inşaat sektöründe çalışıyordum.

G: Siz üç ortak mısınız? 

E: Evet. Burak da ihtiyacımız olduğunda yardım ediyor.

G: Efsane sen de tam zamanlı burada değil gibisin? 

E: Aslında aramızda bir iş bölümü yaptık ve ona göre ilerliyoruz. Himmet kafede fiziksel olarak daha başarılı, ben de işletmenin arka planındaki muhasebe, tedarik zinciri ve genel işleyişi kontrol etme konusunda daha güçlüyüm. Aybeniz de her iki tarafa da yardım ediyor.

G: Himmet’ten dinleyelim neler yapıyor Efsane? 

H: Yöneticimiz. 

G: Aybeniz sen ablanı nasıl değerlendiriyorsun? 

A: Bence genel işleyişi kontrol ediyor. Açıldıktan sonraki ilk 4-5 ay boyunca ablam kafenin her şeyiyle ilgilendi. Sistem kurulup düzgün bir şekilde işlemeye başladıktan sonra biraz geri çekildi ama arka plandaki varlığı sürüyor. 

G: Max n Rosie ismi nereden geldi? 

E: Biz “rosie” koyacaktık kafenin adını; böyle hani hem Türk kulağına, fonetiğine de uygun hem de biraz daha Avrupai göründüğünden. Zaten konseptimizde, renklerimizde daha çok gülü çağrıştırıyor. Herkes Rosie’ye gidiyorum diyebilsin istedik. İnternette telif araştırması yaparken Amerika’da “Cafe Max n Rosie” diye bir yer olduğunu öğrendik. Menüleri bizimkine benziyor. Vegan, vejeteryan yemekler ve meyve suyu kokteylleri varmış.  Et kültürü olan bir yerde, ünü New York’a kadar giden vejetaryen bir mekanmış. Karı kocanın isimleri gerçekten Max ve Rosie. Kitaplarını buldum ve aldım. Kitap imzalı çıktı. Rosie’nin imzası. Bunu görünce bu bir işaret olmalı dedik. Biz de karı koca olarak açıyoruz Max & Rosie (maxnrosie) koyalım dedik.

G: Hiç Him ve Efka düşünmediniz mi? 

E: Çok güzel olmaz diye düşündük. Onlar 2006’da kapatmışlar. Kapattıktan sonra da bu kitabı çıkartmışlar. 

H: Kitabın anısını devam ettirelim diye düşündük. 

E: Onlar 2006’da kapatmışlar. Kapattıktan sonra da bu kitabı çıkartmışlar. 

G: Ne kadar oldu açılalı? 

E: 30 Mart 2024 açılışımız.

G: Özellikle Girne Caddesi,  bu nokta bir tercih miydi? Tesadüf müydü? 

E: Tesadüf,  biz Bostanlı’da yaşıyoruz, orada açmayı isterdik ama yer bulamadık. Sonra dedik ki, burası da dönüşecek bir bölge.

G: İzban’a yakın.

E: İzban’a yakın olması ve köşede olması çok iyi.

G: İzmir’in başka bir yerinde olmasına göre nasıl bir fark yaratıyor? Mesela Bornova’da veya Alsancak’ta olsaydı? Karşıyaka biraz emekli şehri; siz ise oyun kafe fikrini de taşıyorsunuz. Gerçi, belki açıldığınızda bu yoktu, bilemiyorum.

E: Açıldığımızda da bu vardı. Zaten bizim (Aybeniz,  Himmet, ben, Burak) burası açılmadan önce her çarşamba ya da perşembe oyun gecelerimiz vardı. Kendi aramızda sürekli oyun oynuyorduk. Haftada bir, mutlaka oyun oynardık ama kafe ile bu oyun geceleri sona erdi. Herkes oynuyor; fakat biz oynamıyoruz artık.

G: Burayı bir oyun kafe olarak tanımlıyor musunuz? 

E: Evet tanımlıyoruz. Biz kutu oyunları oynamaya başladık, sonra insanlar bizim oynadıklarımızı oynamak istediler ve bu da bizim geniş oyun kütüphanemizle bir oyun kafesine dönüşmemizi sağladı.

G: Bazen Gün organizasyonu da olabiliyor kafede 

E: Maddi nedenlerle kabul ettiğimiz etkinlikler oluyor onlar.

G: Onun dışında başka etkinlikler de var mı?

E: Kişi sayısını ve kapasitemizi göz önünde bulundurarak etkinlik kabul ediyoruz tabi ki.

G: Başka bu tarz faaliyetler gerçekleşiyor mu? 

E: Oyun geceleri düzenleyenler var; kutukutu gibi oyun grupları var.  Ayrıca biz de oyun geceleri düzenliyoruz. Oyun gecesi derken, başkasının kafede ücretli etkinlik yapmasındansa biz kendi oyun gecemizi düzenlemeyi tercih ediyoruz. Özellikle kendi müşterimize, dostlarımıza karşı daha anlamlı bir duruş sergiliyoruz böylece. Temel olayımız kahvemizi satalım ve insanlar eğlensinler.

G: Sanat çevresi de geliyor.

E: Doğrudur. 

G: Kitap takası oldu, geçenlerde 

E: ZeplinArt’ın Kitap takası etkinliği oldu; felsefe topluluğu ile toplantı da yaptılar. 

G: ZeplinArt biraz offline ilişkileri destekleyecek şekilde bir şey yapmak istiyor. 

E: Evet mesela ZeplinArt’ın etkinliği de beni de çok heyecanlandırdı. Planladıkları gibi sinema geceleri vesaire yaparsak çok keyifli bir ortam olacak. İnsanların bu tarz şeyleri yapabileceği,  birbirleriyle sosyalleşebileceği – ki burada gerçek sosyalleşmeden bahsediyorum, sosyal medya tarzı bir şey değil bahsettiğim – yerler sınırlı.

G: Bu oyun kafe işini daha ilerletmeyi düşünüyor musunuz? Oyunlar eklenecek mi?

E: Eklenir…Çünkü zaten biz de oyunları oynamayı seviyoruz. 35’e yakın oyun var kafemizde.

G: Kafeyle ilgili en çok ne motive ediyor sizi? 

H: İnsanların burada hoşça vakit geçirmeleri, yiyecek içeceklerimizin tadını beğenmeleri. Hoşça vakit geçirip memnun kalmaları beni motive ediyor.

E: Buranın dekorasyonunu da ben yaptım. Planlamadan renk seçimine kadar İşletme’de aldığım derslerde öğrendiklerimden faydalandım. Bu nar çiçeği  rengi yemek yemeye teşvik ediyor. Bu fotoğraflar derin bir hava yaratıyor. Orta bölüme kendi yaptığım linol baskıyı asacağım. Diğer küçük siyah beyaz fotoğraflar benim arkeoloji ders notlarımla ilişkili. Bütün bunların insanlar tarafından da beğeniliyor olması ve insanların zaman geçirmekten keyif aldığı bir ortam oluşturmuş olmak beni motive ediyor.

A: Sadece insanlar için rahat bir ortam sunmanın yanında sokak hayvanlarına da bakmak beni motive ediyor.

G: Kaç kedi var şu an? 

E: Şu an gelip giden 10 kedi var. İnsan kafesiyiz, kedi aşeviyiz diyoruz.

G: Peki, Efsane, menüyü sen mi oluşturdun? 

E: Evet benim isteğime göre şekil aldı, hatta daha güzel ürünler de vardı. Himmet istemediği için bazıları çıkarıldı menüden

H: Ekmek üstü cipez çok alışıldık bir lezzet değil.

G: Benim gördüğüm, Himmet’in eli bayağı hızlı: 20 kişi geliyor. . . tak tak her şeyi hallediyorsun. Acaba yalnız mı kalıyorsun bazen diye düşünüyorum? 

H: Bazı zamanlar. . .evet. Sizin geldiğiniz (kutukutu) bir gün vardı örneğin

E: Onun yalnız olduğunu görünce hemen geliyoruz ki. . . Kameradan görüp geliyoruz. Ben gelemiyor olsam da bazen. . . Annem de gelmişti o gün. Aybeniz de. Ben hastaydım gelemedim.

H: Şaka bir yana Efsane de Aybeniz de hep destek oluyorlar. 

G: Peki burayı diğer kafelerden ayırt edecek özellik neler var? Müdavimler buraya niye geliyor?

E: Sıcak bir ortam var. Zincir kafeler gibi soğuk ve mesafeli bir ortamımız yok. Buradaki hedefimiz de buydu. Başta da böyle bir noktadan yola çıkmıştık. Avrupa’da  sokak arasında girdiğimiz küçük kafeler vardı ve oraya sürekli gelen insanlar. Keyifli ve lezzetli bir ortam sunmayı hedeflemiştik. Onu yapmaya çalıştık.

İzmir zaten Avrupa’ya çok benziyor. O atmosfer var burada insanların yapısı da bence uygun. Ankara’da açsak belki  aynı ortamı sağlayamayabilirdik. Bu arada muhtemelen daha çok para kazanırdık. Ama bu  keyifli ortamı yakalayamazdık. 

H: Gençler İngilizce sınavına hazırlanıyorlar, konuşma pratiği ihtiyaçları var. Biz burada onlarla konuşma pratiği  yapıyoruz. Üniversiteye hazırlananlar burada ders çalışıyorlar, onlara da takıldıkları zaman matematik konusunda yardımcı oluyoruz. Elimizden geleni esirgemiyoruz. 

E: Himmet kafeyi de müşterilerimizi de çok seviyor. 

G: Aslında hemen yanınız da bir kafe var. Sonra 100 m içinde bir sürü kafe. . . İzban’a doğru Karşıyaka’ya  doğru… 

E: Burası insanlara biraz ev gibi geliyor. Öğrenci evi gibi geliyor ve bunu seviyorlar. 

H: Samimi ortam. Uzaktan çalışanlar geliyor, kendi iş toplantılarını burada yapıyorlar. Öğrencilerin de buluşma noktası oldu burası. 

E: Hatta izdivaçlar yaşandı. Evet birbirleriyle burada tanıştılar. 5 kişilik bir grup vardı. Onlar şu anda 20 kişilik bir arkadaş grubuna dönüştü.  Birbirlerinin evlerine gidebilecek seviyeye geldiler; o kadar yakınlar. 

G: Müşterileri buluşturan bir whatsapp grubu var mı? 

H: Düşünüyorum bunu; hatta herkes telefonunun görünür olmasını istemezse diye bir uygulama geliştirmek istiyoruz. Örneğin biz şu kada kişi kafeye geçiyoruz, gibi yazılabilir, birbirlerine haber verebilriler.

Kafede, 2 kişi o masada 3 kişi bu masada bir araya gelip oyun oynuyor. Önceden insanlar Monopoly oynarken artık başka oyunları da keşfediyorlar. Gece geç saatlere ilerlerken arkadaşlıklar da çoğalıyor. Bu da bizi memnun ediyor. Liseliler okulda değil bizim kafede tanışıp kaynaşıyor. Mesela bir müşterimiz, Boğaziçi’ni kazanmış, çok sevindik. Arkadaşlar arası network de kuruyoruz.

G: Kutukutuda da işsiz çok (ben dahil) onları meslek sahibi yapalım 

E: Himmet iş buluyor, staj buluyor onlara çevresi çok geniş olduğu için. 

H: Arkadaşlardan birini Aydın Nazilli  tarafında bir petrol işine yerleştirdim.

E: Yetenek avı yapıyor resmen.

H: Elimden gelen yardımı, bilgi paylaşımını yapmaya çalışıyorum.

G: Aybeniz, sen hep böyle sessiz misin? Yoksa ablan burada konuşuyor diye mi?

A: Ben genelde dinleme ve gözlemleme halindeyim

H: Aybeniz’in sayesinde kafede buluşan bir Felsefe grubu var.

E: Evet sabahları kitap yazan bir grup toplanıyor. Felsefe üzerine, benlik ve benliğin ahlak üzerindeki etkileri gibi konular konuşuluyor. Bazen biz de dahil oluyoruz.

G: Peki müşterilerden geri bildirimler nasıl? Biraz bahsettin gerçi

E: Yaşça büyük önceleri pahalı buluyordu. Bence pahalı değiliz. Dibimizdeki kafe bile bizden 50-60 ₺ daha pahalı her üründe. 

H: Kaliteden asla ödün vermemeye çalışıyoruz. Türkiye’de ve Dünyada sıralamalara giren, Endonezya’dan çekirdek alan Mayard’dan kahve tedarik ediyoruz. Kahve tadımız değişmeyecek. Süt ürünlerinde Pınar’ı tercih ediyoruz. 

G: En çok satılan şey ne? 

E: Gözleme. 

G: Biraz şikayetçi gibisin. 

E: Kafeye Turko darbesi olarak nitelendiriyorum. Tost da istemiyordum, gözleme de istemiyordum; ama kuru fasulye soran bile oldu bize. Burada çok değişik hikayeler var. 

G: Ben de gözlemeyi beğeniyorum. Çünkü vejetaryen seçenek olarak iyi. 

E: Falafel yapalım? Çok güzel falafelimiz var. 

G: Ben hiç menüye bakmadım. 

E: Falafel var vegan rol var, çok lezzetli bir atıştırmalık. 

H: Yani en fazla kahve tabi . Kahve olarak da latte.

E: Türkler biraz tatlı şeyleri seviyorlar. Biz şurupları az tutalım gibi düşünmüştük; ama bu imkansız bir şey.  Biz daha da az tatlı olmasını istiyorduk; yine de niye çikolata sosu yok niye vanilya yok? diye soranlar oldu. Bütün zincir kafelerde bulunanları koymak istemedik. Tatlı şuruplu kahveler en çok giden şey. Amerikano ve  latte. Bir de bize özel moctaillerimiz (alkosüz kokteyl) var. Taze sıkma kokteyl. Moctail “sahte coctail” demek.En beğenilen ürünlerimizden biri “Pure Life”

G: Burası bara dönüşür mü?

E: Keşke dönüşse biz çok isteriz. Evet şöyle düşünmüştük. Yani bunları (moctail) şişeleyip insanlara işte bu cin ile güzel gider; bu viskiyle güzel gider, demek istemiştik. Menüyü yapmadan önce böyle bir fikrimiz vardı.  Ama bunları yemek sepetine girmeden yapamıyoruz ve Himmet de bunu yapmamızı istemiyor.

G: O zaman son soru. Kafe işletme hayaliyle gerçekleri arasında nasıl bir ilişki var? 

H: insanları mutlu görmek insanı motive ediyor…

E: Enflasyon olmasa bence o kadar sıkıntı değil ama enflasyon yüksek olduğundan bizim sürekli bir işletme stratejisi geliştirmemiz gerekiyor. Onun dışında dediğimiz gibi bu menü gerçekten bizi yansıtıyor; bizim sevdiğimiz yiyecek ve içecekler bu menüde var. Bir yerlerde yediğimiz ve benzerlerini yarattığımız bir menü. İnsanlar bunları beğenince bizde de bir tatmin duygusu oluşturuyor. Kendini gerçekleştirmiş hissediyorsun. Bir topluluk oluşturmak da çok değerli. Ankara’da geniş bir çevremiz varken burada dar bir çevreye girdik. İzmir’de bize benzeyen insanlarla tanışmak için de burayı açmak istemiştik. Bu da bizim için önemli. Bunu başarmış olmak, iyi ki burayı açmışız ,dedirten şey bu.

G: Artık müşterinin dışına çıkan bir kitle. 

E: Buraya gelen arkadaşlar başka bir mekandaki etkinliğimize de gelir oldular. Birlikte eğlenen arkadaşlara dönüştük.

H: Evde sıkılıp oturacağına buraya geliyor; iki muhabbet sohbet ediyor.  Başka bir masaya geçer, onlarla da muhabbet eder. Burada birbiriyle sosyalleşen, kültür alışverişi sağlayabilen bir topluluk oluştu.

Güçlü: Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederim. 

Efsane, Himmet, Aybeniz: Biz teşekkür ederiz.

Instagram: maxnrosiecoffeeshop

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir