DÜŞÜNCELER, KÜLTÜR YOLCULUĞU

FOTOĞAFIN CAZ SAATLERİ – 8

1970 senesi. . . Meksika’da Dünya Futbol Şampiyonası oynanıyor. Brezilya şampiyon oluyor. Pele, yalnız biz çocukların değil, tüm futbolseverlerin efsanesi oluyor. Mahalle arkadaşlarımızdan birinin babası, bir araba dolusu çocuğu toplayıp işlettiği sinemaya götürüyor. Hep birlikte mest olarak izlediğimiz filmin adı, “Mexico 70”. Artık mahalle maçlarında herkes Pele olmak istiyor. Sabahtan akşama ve yorgunluktan ölene kadar top koşturuyoruz. Aklımızda hep o filmden görüntüler.

Diğer yandan her fırsatta kemençe çalıyorum. Bir yandan da ilkokulda başladığım mandolini. Büyüdükçe mandolin gitara dönüşecek. O çağda top her zaman galebe çalıyor. Ne zaman arkadaşlar seslense, hop… oradayım. Futbol baskın ama diğer sevgili müzik biraz kırgın, biraz küskün. Arada kalıyorum. Bazen hayal mi, rüya mı hatırlamadığım anlarda Pele’yi bizim okulun konferans salonuna çağırıyorum. Koltuklardan birine oturuyor. Işıklar sönüyor. Pele ne röveşata yapıyor, ne uçarak kafa golü atıyor. Takım elbisesini giymiş, sakince karanlıkta oturuyor, konserimizi dinliyor. Eee!… Hep biz mi seni izleyeceğiz? Otur bir kez olsun, sen de bizi dinle!. .

Sonunda tabii ki topçu değil, müzisyen oluyorum. Üçüncü bir ihtimal yokmuş gibi. . .

Kasım 2020

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir