BERTELL OLLMAN’DA YABANCILAŞMANIN KAVRAMSAL DİNAMİĞİ
Karl Marx’ın insan doğasına ilişkin görüşleri 1844 El Yazmaları ve Engels ile birlikte kaleme aldığı Alman İdeolojisi yapıtlarında kapsamlı bir şekilde sunulmuştur. Alman İdeolojisi daha çok tarihsel materyalizmin temellerinin atıldığı tarih ve felsefe çalışmasıyken El Yazmaları tarih, felsefe, iktisat, psikoloji, antropoloji, etik, din ve sosyoloji gibi disiplinleri kapsar. Her iki eser de Marksizmin ustalarının kendilerini netleştirme çabalarının ürünüdür ve onlar hayattayken basılmamışlardır. Yabancılaşma konusu da ağırlıklı olarak bu iki yapıtta yer almıştır.

Bertell Ollman Yabancılaşma Marx’ın Kapitalist Toplumdaki İnsan Anlayışı kitabında Marx’ın yabancılaşma konusundaki görüşlerini içsel ilişkiler felsefesi aracılığıyla bu iki eserden yola çıkarak anlatıyor ve geliştiriyor. Ollman, bu analizinde Marx’ın diğer yapıtlarındaki yabancılaşma ve insan doğasını hakkındaki görüşlerini de gündeme getiriyor.
Kitabının ilk bölümünde Ollman, Marx’ın felsefi görüşü ve yöntemini netleştiriyor. Marx’ın gerçekliğin bütününü nasıl gördüğü ve onun kavramlarının farklı bağlamlarda farklı kullanışlarına dikkat çekiyor. Ollmann, Engels’e atıfla, “kelimelerin bir döneme hakim olan anlayışı yansıttığını ve bu anlayış geliştikçe söz konusu kelimelerin yerlerini yeni kelimelere (anlamlara) bırakma zorunluluğuna” değiniyor. Engels’in vurgusuyla, “sadece güncel olan kavramları kullanarak ya da güncel kavramları sadece kabul edilmiş anlamlarıyla kullanırsak kendimizi sadece güncel olan düşünceleri aktarmakla sınırlamış oluruz.”
Marx’ın toplumsal gerçeklik anlayışı Ollman’a göre ilişkisel olarak kurgulanmış toplumdur. Marx’a göre faktörlerin ilişkileri her bir faktör için içseldir yani bunlar ontolojik (varlık bilimsel) ilişkilerdir. Öyle ki faktörlerden önemli bir tanesi değişiklik yaşadığında faktörün kendisi değişir. Ollman, Marx’ın kapitalist toplum çözümlemesinde toplumsal ilişkiler kavramını kullanmasından yola çıkarak “içsel ilişkiler felsefesini” geliştirir. Daha doğrusu Marx’ın yönteminin içsel ilişkiler felsefesine dayandığını öne sürer. Ollman’a göre şeyleri ilişkiler olarak kavramak basitçe bu karşılıklı bağımlılık ilişkisini şeyin kendisinde içselleştirmektir.
Ollman, Marx’ın Hegel’den alarak kullandığı ve materyalist bir zemine oturttuğu “diyalektik” kavramına da içsel ilişki bağlamında bakar. Ona göre, Marx’ın “diyalektik araştırma yöntemi en iyi, varlıkların hangi farklı yoldan birbirleriyle içsel ilişkili olduklarının araştırılması olarak tarif edilebilir. Bu, bütün dünyayı nesnesi olarak alan bir keşif yolculuğudur; ancak bu dünya kendisine ait her bir parçada içsel olarak içerilmekte ve böylece kavranmaktadır.”
Ollman analizini Marx’ın insan doğası anlayışını ele alarak sürdürür. Marx’ın yaptığı “doğal insan” ve “türsel insan” ayrımının onun insan doğası anlayışının bütününün üzerinde yükseldiği temeldir. Doğal insandan kasıt hayvansal işlevler ve fiziksel gereksinimler olup emek, yemek, cinsellikle ilişkilendirilir. Doğal insanın eylemleri iradi değil, kendiliğindendir. Böyle bir kişi doğayı yeniden üretemez ve güzellik unsurları yaratamaz. Türsel insan ise diğer canlılardan ayrıştırılabilir ve böylece kendine özgü nitelikler taşır. Bu bağlamda insan kendisi için bir varlıktır. Bu nedenle türsel bir varlıktır. Yeteneklerinin en yüksek noktasında yaşayan insanı anlattığı yerlerde Marx toplumsal varlık ifadesini insanla eş tutar. Marx’a göre kişiliği ve bilinci belirleyen toplumsal koşullardır.
Ollman, Marx’ın felsefesini ve insan doğasın alayışını netleştirdikten sonra “yabancılaşma” kuramına geçer. Yabancılaşma kuramı, kapitalist üretimin insanoğlunun fiziksel ve akli durumu ile bir parçası olduğu, toplumsal süreç üzerindeki yıkıcı etkisini gösterdiği entelektüel yapıdır. Ollman yabancılaşma kuramının en önemli formunu, bugün ve gelecek arasında çizdiği içsel ilişki olarak görür. Burada referans noktası “yabancılaşmamadır”. Bu da insanın komünizmde sürdürdüğü yaşamdır. Marx’a göre yabancılaşmış insan bir soyutlamadır. Çünkü birey insana özgü olan her şeyle bağını yitirmiştir. Türüne özgü özelliklerini anlamamıza yardım eden, kendi etkinliğiyle, ürünüyle ve türünün diğer üyeleriyle kurduğu ilişkilerinden geriye az şey kalmıştır. Marx böyle bir yaşam içinde insanın sadece bir işçi olarak soyut varoluşa sahip olduğu ve bu nedenle içi doldurulmuş boşluğundan mutlak boşluğa düşebileceğini öne sürer.
Eğer yabancılaşma, insan doğasının parça parça edilmesiyse, komünizmin bu parçalar arasındaki bir çeşit yeniden birleşme olarak sunulması beklenir. Komünizm, bütün yabancılıkların olumlu aşkınlığıdır. Yani, insanın dinden, aileden, devletten bağımsızlaşarak insani varoluş tarzına bir geri dönüşüdür. Komünizmde gedikler kapanır, insanı oluşturan bütün unsurlar yeniden birleştirilir. İş bölümünün sonlanması ve toplumsal sınıfların yok olması gibi komünizme yüklenen niteliklerin çoğu bu birleşmenin belirgin pratik örnekleridir.
İşçinin kendi ürününe yabancılaşması sadece emeğinin dışsal varlık olması değil, aynı zamanda işçiye yabancı bir şeymiş gibi var olmasıdır. Ollman buralarda Marx’ın yapıtlarının kronolik olarak izini sürdüğü için kritik öneme sahip “emek gücünün meta olma özelliğini” vurgulamaz. Marx’ın olgunluk dönemlerine ilişkin yapıtlarında yer alan mübadele değeri, soyut emek gibi kavramlara da değinmez. Fakat Kapital’de yer alan metaların fetiş karakterini yabancılaşma ile birlikte ele alır. Meta fetişizmi insanlar arasındaki ilişkilerin şeyler arasında ilişki gibi görünmesidir ve yabancılaşma ile direkt ilişki kurulmasının zorlama bir yorum olduğunu düşünüyorum.
Yabancılaşma insanlar ile canlı ve cansız doğa bir dizi ilişki olarak ele alınırsa yabancılaşma işçiler dışındaki diğer sınıfları da kapsar. Ollman’a göre yabancılaşma alanında yaşadığı ve işçilerle insani ilişki kuramadığı için kapitalistler için de yabancılaşma söz konusudur. Ancak etkilenme biçimleri farklı olur tabii ki. Kapitalistin açgözlülüğü, zalimliği, ikiyüzlülüğü işçilerle olduğu kadar rakipleriyle ve müşterileriyle kurduğu ilişkiden de doğar.
İş bölümü ve özel mülkiyet ile yabancılaşma ilişkisini detaylı alıntılarla açıklayan Ollman, emeğin ve değerin ikili doğasını da emeğin yabancılaşma özelliğinin bir işlevi olarak sunar. Ollman’a göre Marx, ekonomi politikçilerin sormadığı soruyu sorar ve yanıtlamaya çalışır. Bu soru: “neden emek kendi değerinin ürünü ve emek zaman da bu değerin büyüklüğü olarak ifade edilir”dir. Ollman bu sorunun yanıtının yabancılaşmış soyut emekte bulunduğunu söyler. Eğer soyut emek olmasaydı metalar tek bir ölçüte göre ölçülmelerine yetecek kadar birbirine benzemeyecekti. Ollman’ın bu konudaki bir diğer savı şudur: mübadele değeri kavramı kapitalizm öncesi üretim tarzlarında da vardır, ancak egemen konumda değildir. Üretim ilişkileri çıplak zora dayalıdır ve feodalit de serflerin görece bağımsız oldukları ve kendi paylarını aldıkları bir toprak parçası vardır. Dolayısıyla önceki toplum biçimlerinde üretim ilişkilerinin tamamen yabancılaşmasından bahsedilemez. Yabancılaşma ancak modern dönemde özgür işçinin ortaya çıkması ve emek gücünün diğer metalar gibi bir meta (alınır satılır) haline gelmesiyle egemen bir ilke haline gelmiştir.
Marx’ın Kapital’de geliştirdiği artı değer kavramı ve onun kâr, faiz, rant biçimleri ile paranın yabancılaştırıcı özellikleri de Ollman tarafından yine içsel ilişkiler perspektifinde geliştirilir. Ollman’nın vurgusuyla, artık değer, üretim ilişkileri, yabancılaşma, sömürü ve sınıf mücadelesi tanıdık gelmeyebilir. Ama kapitalist gerçekliği doğru biçimde resmeden Marx’ın bu kavramlarıdır. Ücretli emek, adil fiyat, arz ve talep, adalet ve özgürlük gibi tanıdık kavramlar ise gerçeği gizler ve çarpıtırlar.
Ollman, Yabancılaşma kitabında Marksizmde çok az tartışılan insan doğası, içsel ilişkiler felsefesi ve yabancılaşma kavramlarının önemine değinir. Ve Marx’ın yapıtlarının izini sürerek analizini geliştirir. Söz konusu kavramların; gündelik yaşam, toplumsal ilişkiler, emek süreçleri ve özellikle dijital teknolojideki değişimler dikkate alınarak tartışılması ve geliştirilmesinin Marksist analize ve toplumsal praksise yönelik önemli katkılar getireceğini düşünüyorum.
Bertell Ollman, Yabancılaşma Marx’ın Kapitalist Toplumdaki İnsan Anlayışı, İngilizceden çeviren: Ayşegül Kars, Yordam Kitap, 2008, 430 sayfa.