ATIF YILMAZ’IN TÜRKAN ŞORAY’LI FİLMLERİ – III

SELVİ BOYLUM AL YAZMALIM, 1977
Y: Atıf Yılmaz, S: Atıf Yılmaz, Ali Özgentürk, M: Cahit Berkay, K: Çetin Tunca, E: Cengiz Aytmatov, O: Türkan Şoray, Kadir İnanır, Ahmet Mekin, Nurhan Nur, Hülya Tuğlu, Cengiz Sezici, Elif İnci, İhsan Yüce, Yapımcı: Arif Keskiner

Sadece yetmişli yılların değil, tüm Türk sinema tarihinin de nerdeyse adından en çok bahsedilen filmlerinden biri olan Selvi Boylum Al Yazmalım içerdiği ‘sevgi iyiliktir, sevgi dostluktur, sevgi emektir’ iletisiyle, oyuncuların cuk oturmasıyla (genç ve delişmen İlyas, selvi boylu, al yazmalı Asya, eşini ve çocuklarını depremde kaybeden ve hayata küsen ama sorumluluk sahibi, özverili Hemşit) herhalde aklı başından havalanmamış kulların tümünün saygıyla önlerini iliklediği bir çalışma.
Hikaye şöyle: Kendi halinde bir köylü güzeli Asya ve tek dostu kamyonuyla kum taşıyan İlyas tesadüfen tanışırlar. İlyas daha ilk gördüğü anda Asya’dan etkilenir. Daha sonra gizli bir-iki buluşmadan sonra aşıklar kaçıp evlenir. Buna mecbur kalırlar çünkü ailesi Asya’yı başka biriyle evlendirmek ister.
Çiftin Samet isminde bir oğulları olur. Başta her şey çok güzel gitse de İlyas bir süre sonra bu sorumluluktan sıkılır ve aynı şirkette çalışan eski sevgilisi Dilek’e geri döner.
İlyas’ın günlerce eve uğramamasına üzülen Asya ihanete gözleriyle şahit olunca oğlu Samet’i de alıp İlyas’ı terk eder. Ne yapacağını bilmediği bir anda karşısına Cemşit çıkar. Cemşit karısı ve çocuğunu bir depremde kaybetmiş sonrasında da hayatına tek başına beklentisiz bir şekilde devam eden iyi, düzgün, efendi bir adamdır. Asya ve Samet’e karşılıksız kucak açar. Yalnızlığından sıkılmıştır o da.
Zamanla Asya’ya ilgi duymaya başlar ancak Asya’yı sık sık yol kenarında gelip geçen kamyonları gözlerken bulur. Bu arada İlyas da yaptıklarından pişman olup her yerde Asya ve Samet’i aramaya başlamıştır.
Asya artık iyiden iyiye umudunu kaybederken Cemşit’e sığınır ve bir müddet sonra evlenmeye karar verir. Seneler geçer.
Kendi hallerinde huzur içinde yaşamaya alışmışken Cemşit bir gece kamyonuyla kaza yapan İlyas’ı kurtarıp yaralı halde eve getirir. Asya İlyas’ı görünce ne yapacağını şaşırır. Durumu fark eden Cemşit hiçbir şey belli etmez. İlyas da Asya ve Samet’i görünce geçmişe dönmek ister. Asya kararsız kalınca da Samet’i kaçırmaya çalışır çünkü Samet gelirse Asya da gelecektir.
Ancak işler umduğu gibi gitmez ve o meşhur final sahnesi yaşanır. Bir yol ayrımında Asya, Cemşit ve İlyas arasında kalır. Gerçek sevginin ne olduğunu ayırt etmek çok zordur onun için ve o seçimi Asya yerine Samet yapıp Cemşit’e koşar. Asya da sevginin emek olduğunu anlayıp Cemşit ve oğluna katılır.
Duygusal filmlerin en bilineni olen Selvi Boylum’un usta Moğol Cahit Berkay tarafından yapılan müzikleri de belleklere kazınarak bu duygusallığın altını kalın kalın çizmiş. Çetin Tunca’nın da görüntüleri bu sevgi destanını iyice parlatmış.
MİNE, 1982
Y: Atıf Yılmaz, S: Deniz Türkali, Atıf Yılmaz, Necati Cumalı, K: Salih Dikişçi, Eser: Necati Cumalı, O: Türkan Şoray, Cihan Ünal, Hümeyra Akbay, Kerim Afşar, Belkıs Dilligil, Selçuk Uluergüven, Celile Toyon, Mehmet Esen, Aslan Altın, Orhan Aykanat, Ahmet Uğurlu, Melike Tözüm, Çiçek Dilligil, Erdal Tosun, Yapımcı: Ömer Kavur, Atıf Yılmaz

Yılmaz’ın Necati Cumalı’nın 1959 senesinde yazdığı Mine başlıklı oyundan beyaz perdeye uyarladığı film çok başarılı bir çalışma. Kasabadaki insan ilişkileri, memur ve yönetici sınıf kadın ve erkeklerinin yozluğu, hoşgörüsüzlük gibi izleklerin işlendiği oyunu hakkıyla işlemiş usta.
Mine ailesinin zoruyla oldukça kaba biri olan istasyon şefi Cemil’le evli ve haliyle oldukça mutsuz bir kadın. Ancak güzelliğiyle bütün kasaba erkeklerini büyülediği için Cemil el üstünde tutuluyor.
Mine’yi kaderine boyun eğmiş, sessizce kendi hayatını yaşarken izliyoruz finale kadar. Mine’yi kıskanan kasaba kadınlarının da kıskançlıklarından ileri geri dedikodu yaparak hırslarını almaya çalışmalarını da.
Mine’nin tek arkadaşı kasabadaki öğretmen Perihan; iki kadın zaman zaman buluşup dertleşmekte. Hikayenin ivmelenmesi bir süre sonra Perihan’ın abisi İlhan’ın kasabaya kardeşini ziyarete gelmesiyle gerçekleşiyor. İlhan birikimli, düzgün bir kentli. Eşinden yeni ayrılmış. Dahası kitap yazıyor, bunları Mine’ye hediye ediyor.
Mine yaşadığı çorak ortamda böyle duyarlı birini görünce etkileniyor elbette. Ancak bu etkilenme başta kasabanın dar kafalı gençleri olmak üzere, Mine’ye sahip olmaya çalışan belediye başkanı, eczacısı, müteahiti benzeri tiplerde de tepki uyandırıyor.
Bununla kalsa iyi, genç serseriler bir de tecavüze kalkışıyorlar. Finalde Mine’yi kasabanın pisliklerine inat İlhan’ın koynuna girdiğini, maruz kaldığı haksızlıklara başkaldırdığını izliyoruz. Ve el ele polislerin eşliğinde çiftin kasabadan uzaklaştığını.
Yılmaz baştan sonra gerilimi diri tutmuş, kasabadaki erkek tiplerini de, dedikoducu ve omurgasız kadın tiplerini de çok renkli çizmiş. Oyuncular da çok iyi, Şoray ve Ünal temiz bir ikili olmuş ama özellikle yan rollerde Hümeyra, Ahmet Uğurlu, Erdal Tosun, Belkıs Dilligil, Aslan Altın, Orhan Çağman çok iyi, çok sahici gözüküyorlar.
Atıf Yılmaz şöyle değerlendirmiş filmi: ’’Bu filmin böyle bir finali olmasa film olmazdı zaten. Kadının o baskıdan sonra benimle yat diye erkeğin odasına gitmese film olmayacaktı. Zorunlu olarak öyle bir noktaya geliyoruz. O finali Türkan Şoray’la birlikte çalıştık, beraber bulduk denebilir. Ama buna rağmen sıra çekime geldiğinde, Türkan kendi bulduğu ve katıldığı bir şeyi düşünce olarak ters buldu, rahatsız oldu. Şurası şöyle burası böyle olsun, dedi. Böyle olunca da işin tadı kaçıyor tabii.’’
SENİ SEVİYORUM, 1983
Y: Atıf Yılmaz, S: Macit Koper, M: Cahit Berkay, K: Çetin Tunca, O: Türkan Şoray, Cihan Ünal, Bülent Bilgiç, Erdal Özyağcılar, Orhan Çağman, Turgut Savaş, Tuluğ Çizgen, SerraYılmaz, Ferda Ferdağ, Fehmi Yaşar, Orhan Alkaya, Erdal Tosun, Yapımcı: Ömer Kavur, Atıf Yılmaz

Atıf Usta bir Türkan filmi yapmak istemiş Ömer Kavur ile kafa kafaya kurmuş olduğu Odak Film’e, bütçesi ufak olsun istemiş, kırık bir aşk öyküsü olsun istemiş, hem hesaplı, hem de süratli oyuncusu/senaristi Macit Koper’e ısmarlamış hikayeyi, sonra Hatay’ın yolunu tutup Güneyli konukseverliğinden yararlanıp çekmiş bu filmi. Sonuç orta karar bir acıklı aşk öyküsü.
Bir zamanlar birbirine aşık olan iki genç Selma ile Murat. Ama yıllar geçmiş Murat başarılı bir işadamı olmuş, kadın ise Aygül takma adıyla bir pavyonda şarkıcı/konsomatrise dönüşmüş.
Murat belki paraya kavuşmuş, ama hiç de mutlu gözükmüyor. Boşanmış eşinden zaten. Aygül ise pavyonda ömrünü çürütmekte. Yıllar sonra karşılaşmaları tamamen tesadüfi oluyor. Ama Murat’ın bu karşılaşmadan oldukça fazla etkilendiğini izliyoruz. Böylece geçmişte yaşananları anıyor, Selma’yı yüzüstü bırakmanın suçluluğuyla kendini affettirmek çabasına düşüyor. Aygül ise kendini bir zamanlar o kadar üzen adamdan uzak durmaya kararlı gözüküyor. Derken Murat müdavimi oluyor pavyonun. Bu arada kadına sarkan bir mühendis işleri iyice karıştırıyor.
Geçmişin kefareti Murat’ın mühendisi vurması ve hapse düşmesiyle ödeniyor, Aygül de affediyor adamı. Hatta evleniyorlar da. Ancak final bir araba kazasıyla epey gözyaşı dolu.
Yılmaz’ın başarısı yan oyunculardan verim alması. Ferda Ferdağ, Erdal Özyağcılar başta olmak üzere oyuncular sahici kılmak için çabalamışlar hikayeyi.
Bu arada yapım sorumlusu efsane Nalkafa Mustafa’yı emlak komisyoncusu rolünde kötücül bakışlarıyla izlemesi çok tatlıydı benim için.
Atıf Yılmaz bu filmle ilgili şunları söylemiş: ’’Seni Seviyorum’da başlangıçta bir takım şeyleri anlatabiliriz sanmıştık ama başaramadık çünkü onun senaryosundan gelen bir takım kusurları oldu. Bizim toplumumuzda, Doğu toplumlarında genellikle Batı anlayışında bir psikoloji yok. Biz daha çok ince bir psikolojiye dayanan bir film yapmak istedik. O da seyirciye geçmedi.’’
HAYALLERİM AŞKIM VE SEN, 1987
Y: Atıf Yılmaz, S: Ümit Ünal, M: Esin Engin, K: Çetin Tunca, S. Y: Engin Ergönültaş, O: Türkan Şoray, Oğuz Tunç, Müşfik Kenter, Fatoş Sezer, Engin İnal, Elif Yücesan, İsmet Elçi, Cihat Tamer, Hikmet Taşdemir, Dündar Aydınlı, Yapımcı: Cengiz Ergun

Hayallerim, Aşkım ve Sen hem ustamızın bir numaralı yıldızı Şoray’ın oyunculuk yeteneklerini sergileyebileceği, hem de genç senaristi Ümit Ünal’ın savlı senaryosuyla yaratıcı gençlerin Yeşilçam’da karşılaştıkları zorluk ve hayal kırıklıklarını ifade etme olanağı bulmuş eli ayağı düzgün bir film olmuş .
Hikaye bir yetimhanede büyüyen Coşkun’un üstüne kurulu. Coşkun çocukluk yıllarından beri ünlü sinema yıldızı Derya Altınay’a tutku dolu bir hayranlık duymakta. Küçücük yaşlarda başlayan bu hayranlık uğruna, yetimhanedeki çocukluk aşkı Rukiye’yi bile dışlayacak kadar gözü kara üstelik.
Ve Derya Altınay, bir gün okula Rukiye’yi evlat edinmek amaçlı ziyarete geldiğinde, Coşkun beyaz perdeden tanıdığı ünlü yıldızı onun için yazdığı şiirle etkiler. Coşkun’un bu ölmeyen aşkı gençlik yıllarında da devam eder. Öyle ki Derya’nın Yangın ve Bataklıkta Bir Gül’de canlandırdığı rollerden ikisi olan Nuran ve Melek de genç adamın hayalinden çıkıp onunla birlikte yaşamaya başlamıştır.
Artık Coşkun’un tek amacı Derya için bir aşk senaryosu yazmaktır. Rukiye aracılığıyla Derya’yla tanışıp senaryosunu okutur ve yıldız bunu film yapmaya karar verir. Coşkun tam hayallerinin gerçek olduğuna inanırken yazdığından ve amacından bambaşka aptalca, piyasa şartlarına uygun çekilmiş bir film ortaya çıkar. Coşkun alabildiğine hayalkırıklığı ile isyan eder. Derya ise onun arkasında durmaz ve Coşkun yıllarca hayalini kurduğu bu kadının da mutsuz, çaresiz, başkalarının yönlendirmesiyle yaşayan, kendine güvensiz bir kadın olduğunu fark eder.
Bu uyanışıyla birlikte evde onu bekleyen ve gerçek Derya’ya ulaşmasıyla birlikte yok olmaya başlayan Nuran ve Melek de tekrar canlanmaya başlar. Bu canlanmaya rağmen Coşkun onlara da pek yüz vermez.
Yılmaz oyuncularından iyi yararlanmış, Türkan Şoray bütün rollerde başarılı gözüküyor, Oğuz Tunç da tutukluğuna karşın kahramanın tutukluğunu düşündüğümüzde sırıtmıyor. Yan rollerde de Fatoş Sezer, Müşfik Kenter, Cihat Tamer gayet iyiler.
ÖLÜ BİR DENİZ, 1989
Y:Atıf Yılmaz, S: Mahinur Ergun, Atıf Yılmaz, M: Selim Atakan, K: Erdal Kahraman, O: Türkan Şoray, Rutkay Aziz, Özdemir İnce, Turgay Betil, Tarık Günersel, Dursun Ali Sarıoğlu, Şermin Karaali, Arslan Kacar, Yapımcı: Atıf Yılmaz

Usta uhrevi aşkı Türkan Şoray’ı yücelten, hatta dişiliğini sergileyen (Rüçhan Adlı kanunlarının bitmesi şerefine) bir film çekmeye karar vermiş, yapımcı da olduğundan bütçeyi düşük tutmak için iki kişilik bir yapım olsun istemiş, Klassis Otel de kendisine olanak sununca çekmiş bu orta yaşlı çiftin öyküsünü. Ama ne yazık ki doksanları pek verimli geçirmeyen yönetmenden bir başarısız çalışma daha duruyor karşımızda.
Erhan Bener’in bir romanından uyarlanmış Ölü Bir Deniz. Iki kahramandan Yüksel başarılı bir banka müdiresi. Ancak sorumsuz oğlu ve aile yaşantısında tüm sorumlulukları kendisine yüklemiş olan aydın kocasıyla hiç de mutlu gözükmüyor evinde. Sevgisiz ve doyumsuz. Belki iş hayatında kraliçe ama evde hizmetçi görünümünde. Dahası bu tekdüzeliği kırmak için ailece görüştüğü bir başka fasarya aydın olan Fuat ile olan yatak ilişkisi de adamın duyarsızlığı nedeniyle hayatına bir oksijen pompalamıyor.
Böylece Yüksel’in, biraz yalnız kalıp da rahatlamak için deniz kenarındaki bir otele tatil amaçlı gittiğini izliyoruz. Burada bir rastlaşma oluyor. Evinden ve ilişkilerinden kaçan emekli biyoloji öğretmeni Adnan ile tanışıp arkadaş oluyor Yüksel. Adamın denize yakın bir dağın tepesinde ıssız kulübesinde birkaç gün beraberlik yaşıyor. İkisinin de unuttuklarını sandıkları istekler ve tutkularla aşka düşüyorlar. Ancak geçmişlerinden de, sorumluluklarından da kaçamayacaklarını anlamaları uzun sürmüyor.
Yılmaz’ın kahramanları belki gerçekçi davranmışlar ama iki kişilik film yapısı gereği esnetmiş, tekrarlara düşmüş. Ama en kötüsü Yılmaz’ın Sultan’ın epey irileşmiş bedenine kamerasını odaklayıp ondan bir arzu nesnesi yaratma eğilimi olmuş. Dahası Mahinur Ergun’un şairane diyalogları da bu sıkıntıya tuz biber eklemiş.
Ölü Bir Deniz temposuz, manasız bir film, orta yaşlı kentsoyluların esneten, bol bunalımlı, bol içkili, inişli çıkışlı yaşantılarının coşkusuz bir izdüşümü.