SEVGİ ÜZERİNE. . .

Derler ki, en güzel sevgi, içinde sevgi, aşk sözcükleri barındırmayan, bunları dizelerinde hissettiren şiirdir.
İnsanın içinde sevgiye, aşka dair bir his, bir algı yoksa ne sevenini bilir ne de sevmeyi. . . Eh artık 21. yy’da sevginin içeriği de değişti, derler. Sevgini göstereceksin, sevgini her fırsatta belirteceksin; canım, balım, aşkım, aşkitom sözcükleri dilinden düşmeyecek ama saygıyı, verdiğin sözleri yerine getirmeyi hep unutacaksın. Nasılsa böyle durumlar da bir özürle kapanır, her şey süt liman olur, değil mi? Olmaz! Biz öyle sanırız.
İlişkiler asla duyarsızlıklara, ihmallere gelmez. Sevgi insanın temel değerlerindendir, pek değişmez. İnsan birini gerçekten seviyorsa, onun tarafından sevildiğini de bilir. Nasıl bilir? Hisseder; çünkü sevgi hissedilen bir şeydir. Bu his; sürdüğünüz en pahalı parfümden, en fiyakalı mağazalardan aldığınız pahalı giysilerinizden, son model otomobilinizden, ayakkabılarınızdan daha değerlidir. Çünkü onu satın alamayacağınız gibi, sonradan edinmeniz de mümkün olmaz. Kimimiz sevgiyi hissetmek konusunda çok şanlıyızdır. Güdüsel olarak sevginin neleri içerip neleri dışladığını biliriz. Sevgiyi içlerinde hissetmeyenler talihsizdir. Onlar hep birilerini sevmeyi, birilerince sevilmeyi umacaklar; ama sevmenin yerine koyduklarıyla, kendilerini sevdiklerine inandıkları insanlarla avunacaklar ne yazık ki.
Sevgiyi hissedenler bilirler ki, sevgi debdebeden, iki de bir ben buradayım diyenlerden, kendini davulla zurnayla ilan edenlerden pek hoşlanmaz. Biri sizi seviyorsa kalbinizi size iyilik yaparak, sizi hediyelere boğarak kazanmamıştır. Hediyeler, yapılan iyilikler sevgiyi kazanmanın en berbat yoludur. Elinize geçen aslında bir yanılsamadır. Sevip seviliyorsanız öncelikle bunu sözcüklerden çok bakışlarda, davranış ve tutumlarda görürsünüz. Birbirini seven insanlar her konuda konuşur, muhabbetleri hiç bitmez. Sevgi saklanılmaz bir şeydir. Verilmiş sözleri yerine getirenlerde görürsünüz. Sevdiklerinizi gördüğünüzde içinizden gelen gülümsemenizden anlarsınız. Size gösterilen ayrıcalıktan; size karşı nazik, kibar, saygılı olunmasından hissedersiniz .
Yine içimizdeki o histen biliriz ki, seven insan sözcükleri aşan bir ilgiyle bize ulaşır. İçinde vefa, içtenlik, açık sözlülük bulunmayan sevgi bizde hep kuşku uyandırır. Orada güven bulamayız. Tek bir insanı sevmek, onun tarafından sevilmek bile bizleri sosyal, dünyaya açık, çevresindeki her şeyle ilgilenen kişilere dönüştürebilir.
Anlamlı, nitelikli bir sevgi bulmak kolay değil. Bu nedenle, pek çoğumuz sevgisiz ilişkilere fit olmuş durumdayız.
Sevdiklerini kıskanır insan. Çünkü sevdiklerimizi kaybetmekten korkarız. Öte yandan, kıskançlık paranoya boyutlarındaysa, değer eksikliğinden, öz güven yokluğundan şüphe edebiliriz. Bu tür kıskançlıklar egomuzu okşasa da, sevgi çatışmalar içinde barınamaz, soluk alamaz, boğulur. İnsan sahip olunacak eşya değildir; sevdiğimize sahip olduğumuzu sanırız, oysa hiç de öyle değil. Sevginin gizemi sahip olmaktan çok, birlikte olmakta yatar. Birbirine benzemeyenleri birbirine benzetmeye çalışmadığımız bir oluş hali. Birbirimizi en çok bu oluş halinde severiz. Kıskançlık ilişkiyi renklendirdiği, ona heyecan getirdiği, bazen bizleri gülümsettiği için hoştur.
Ezik insanlar da başkasını sevemez, seviyormuş gibi yaparlar, vitrin ilişkisi içinde konu mankeni olarak yaşayıp giderler.
Güçlü bir sevgiyi ifade etmek o kadar da kolay olmayabilir. Öte yandan, güçlü duygular besleyen insanlar yalanla gerçeği birbirinden ayırmasını bilirler. Sevdiklerimize yalan söylemek öyle sanıldığı kadar kolay olmaz. Biz erkekler, iki de bir sakız gibi ‘Seni Seviyorum’ diyen hemcinslerimizi bazen hiç anlayamayız. Bu sözün hüküm değeri taşıdığını, rastgele söylenmeyeceğini kadınlardan öğrendik. Çünkü kadının yüreği, sevilmediği halde, onu sevdiğini söyleyen erkeğe asla güvenmez, inanmaz. İnanıyor görünmesi işine öyle geldiği için ya da zorunluluktandır. Herkes bilir: insan kendinde eksikliğini duyduğu şeyleri abartır. Kim ne derse desin, erkek sevdiği kadını kıskanır, kollar (o kadının buna ihtiyacı olmasa da), onun yakınlığını arzular, onun dünyasıyla ilgilenir, gün içinde onu düşünür, özler. Bu kusur mudur?
Kusursuz, sıkıcı bir sevgi yerine kusurları olan sevgi ilişkisi insana özgüdür. Kimse mükemmel değil, çünkü. Erkek ne yapar yapar; sevgisini bazen direkt, bazen dolaylı yollardan sözcüklere gerek kalmadan sevdiği kadına hissettirir. Sezgisel olarak bunun karşısındaki kadını rahatlattığını, yatıştıracağını bilir. Kadın erkeğin onu sevip sevmediği anlar.
Hiç mi sevgi sözcükleri kullanmayacağız? Elbette hayır! O sözleri içimizde hissettiğimiz an tutmayarak söylediğimizde başka yüreğe ulaşırız. Kadın yine de lafta değil, eylemde arar, güveninde arar erkeğin sevgisini. Sevgi hissetmektir, hissettirmektir. İçini nasıl dolduracağımız her birimizin meşrebine kalmıştır.