KUL HAKKI

-Semaaa, sen misin?
-Kim olacak anne? Benim tabii.
-Hoş geldin, hele şükür bir evin olduğu aklına geldi.
-Mübalağa sanatında ustalığını konuşturdun yine.
-İşine gelmeyince entel dantel laflar edersin zaten. Yalan mı? Kaç oldu saat?
-Mesaiden sonra Aysel’in doğum gününü kutlayacağız demiştim. Ne bu şimdi, habersiz bırakmışım gibi sitemler falan…
-Onu da yaparsın yakında. Lütfediyor da haber veriyor haspam. Dil pabuç maşallah. Ah ahh, ben rahmetli anacığımın lafının üstüne laf demez, önünden geçemezdim.
-Dememişsin de ne olmuş? Anana babana ses edemedin diye geçmedi mi ömrün pencere önünde sabahlara kadar beklemekle?
-A-aaa üstüme iyilik sağlık. Ölmüşlerime laf edip günahlarını alma kız. (Gözlerini kapatır, ağlamaklı) Ne bilsin anam babam kısmetimin hayırsız çıkacağını? Senin o baban var yaa, mendeburdu mendebur.
-Off anne, başlama yine. Ben mi dedim bana baba et o adamı diye? Kendi elleriyle vermedi mi anan seni?
-Tabiii, kıymetli oldu şimdi baban.
-Ne kıymetlisi anne, suratını gördüğüm yok.
-Şeytan görsün onun suratını.
-Ha ha hayyyy! Zorlamasak boşayacağın yoktu daha. “Elalem ne der?” diye diye senelerce dayak yedin. “Bak bir gün gözüm dönecek, öldüreceğim bu adamı. Elimi kana bulayacağım, müsebbibi de sensin” dedim de ikna oldun zor bela.
-Ee biz öyle gördük, gözümü onda açtım ben. Ne yapaydım? Seni, kardeşlerini bırakıp gitse miydim? Ömrümü feda ettim ben sizin için. Kıymet bilen var mı? Yoook. Boşa ağartmışım saçlarımı evlat uğruna, ahhh.
-Gitseydin anne. Böyle her fırsatta başımıza kakacağına, keşke gitseydin. Ya da mesela baba olamayacağı belli o adamdan dört çocuk peydahlamasaydın. Nasıl? İyi fikir sanki… Haa tabii toz kondurmadığın dedem seni eve kabul eder miydi ayrı mesele. Sen değil misin “Evden bir boğaz eksilsin diye beni mihorun birine verdiler.” diye ağlayarak anlatan?
-Kıııız, benim ölmüşlerime laf etme diyorum sana. Bu saatte eve gelmiş, utanmadan zehirliyor beni diliyle. Babannesi kılıklı!
-Yaaa sabııır. Anneciğim, sen bana sataşmasan ben girecektim eve usul usul, duşumu alacaktım, iki he yok diyecektik, Sandık Kokusu’nu seyredip yatacaktık.
-Gir banyona sen, gir. Annemle diz dize oturup bir halleşeyim deme sakın. Ahhh ahh, ne karaymış yazım. Ne anamdan babamdan, ne kocamdan, ne evlatlarımdan yana gülmedi yüzüm. (Yalandan ağlar)
-Haa anandan babandan da şikayetçisin yani. Kızma dur, şaka şaka. Oturdum dizinin dibine işte benim güzel annem. Anlat bakalım ne havadisler var, nasıl geçti günün?
-Ay ne havadis olacak bende ayol, bütün gün evdeyim işte. Tespihimi çekip şu cam dibinde oturuyorum. Dizlerimin ağrısından bir yere kıpırdayabildiğim mi var sanki? Bekle ki Sema Hanım canı çektiğinde gelsin eve de insan yüzü göreyim.
-Hadi oradan, sabahtan akşama misafirin bitmez senin. Kim bilir ne dedikodular var sendeee, şışşşşşşş. Anlat hadi, anlaaat.
-Sümme haşaaa, dedikodu edip kul hakkı mı yükleneyim kendi günahım yetmezmiş gibi?
-Hadiiii. Cevriye’nin kocasından n’aber? Evde mi hala?
-Ay yok, döndü yine o aşüfteye. İki hafta kaldı zaten. Ne sevindiydi Cevriye garibim. Birkaç gün iyiymiş, sonra başlamış kurtlanmaya. Her şeye bir bahane, yok yemek tuzlu olmuş, yok bilmem hangi renk kazağımı yıkamadın mı? Mıcırık çıkartmak maksat. Ama o zilli Nuran yok muuuu? Dilini belini bağlamış adamın. Cevriye, yukarı mahalledeki hocaya gitmiş geçende. “Büyü var” demiş, “Yumsun kırpsın, gözü seni görmesin diye yapmışlar” demiş.
-Eee bozaymış büyüyü madem.
-Yook, “Cenabet eliyle yapmış bunu yapan” demiş hoca. “Ben bozamam.”
-Heee, büyü olduğunu görecek kadar kudretli ama büyüyü bozacak kudreti yok. Pehhh!
-Kııızzzz, üç harflileri var muhteremin. Musallat edersin kendine bak. Dalga geçilecek şey var, geçilmeyecek şey var.
-Peki peki. Eee?
-Eeesi, adam kendinde değil. Hayır, o Nuran var ya o Nuraaan. Utanmıyor da, boyu kadar oğlu var. Sen komşunun kocasını ne diye ayartırsın? Ayıbın, günahın yok mu hiç? Ama ne yapmış Cevriye geçende? Açmış onun evinden yana camı, bağırmış boğaz ünük : “Orospuuuu, bırak kocamın peşiniiii! Utanmaz arlanmaaaaz! Yılaaaan!” diye. Ben o gün aaaretannene gittiydim, sonradan Melahat Teyze’n anlattı. Güç bela susturmuşlar Cevriye’yi. Nasıl nevri döndüyse artık, açmış ağzını yummuş gözünü. Meğersem bir gün önce görümcesi “Kadın olaydın da, kocanı elinde tutaydın” demiş. Ateşlemiş fitili. Ama gördüğümde Cevriye’yi diyeceğim, “Adet kanını içir kızım” diyeceğim. Anca öyle bağlar kocasını evine.
-Hönk! Ne?
-Ehhhh, anladın işte. Bandıracak şekeri, atacak çayına. Allah’ın izniynen evinin yolunu doğrultacak adam.
-Üç harflilerin bile aklına gelmez vallahi bu senin aklına gelen cinlik.
-Deme kız, onu deme. Duyacaklar. Benim uydurmam mı? Böyle öğrendik biz eski kadınlardan.
-Hııı, bu cadı büyüler çok işe yaradı da bilmem kaç nesil kadın kısmı bir eli yağda bir eli balda yaşadınız değil mi? Onun yerine birbirinize destek olup, elbirliğiyle bu çarkı tersine döndürmenin yollarını arasaydınız keşke. Ayrıca üç harfliler dendiğinde kendilerinden bahsedildiğini bile anlayamıyorlarsa bir zarar gelmez bence onlardan kimseye.
-Ben bu kadarını becerebildim, göreceğiz seni de. Allah pişmanlık vermesin. Ah anam, kıymetini bilemedim diye yanarsın ama geç olur. Toprağıma sarılırsın anca. (Yalandan ağlar)
-Hah, bir bedduamız eksikti o da tamam oldu. Şimdi benim anlamadığım, evli bir adam bekar bir kadınla beraber.
-Bekar değil, dul.
-Evli bir adam, bekar bir kadınla beraber anne. Sen bari yapma. Adam karısına evlenirken sözlü, sözsüz ant içmiş. Seni aldatmayacağım, demiş. Nuran Cevriye’ye bir ant içmiş mi “Kocanı ayartmayacağım Nuran” diye. Yooo. Burada kim mağdur? Cevriye. Günde üç öğün kocasına yemek yetiştireceğim diye kendini perişan eden, iki çocuğunu neredeyse yalnız büyüten Cevriye. Başka kim mağdur? Nuran. Adı orospuya çıktı. Sanki adamın şuuru yok onunla beraber olurken. Canı isteyince dönüp geliyor evine, sıkılana kadar ağam paşam. “Sen de ne halt ediyorsun şerefsiz!” diyen yok. Nuran orospu, Cevriye basiretsiz, Salih sütten çıkmış ak kaşık çünkü. Cevriye de camı açıp Nuran’a çemkireceğine, sıkıysa eve gelince kocasının yakasına yapışsın. Daha da iyisi vursun tekmeyi kıçına. Ama yapamıyor, niye? Ekonomik özgürlüğü yok bir, el alem ne der iki. Günün sonunda kadının kadına ettiği zulümle el elde baş başta. Sen de öyle Nuran’a saydırıp durma, torunun var, evlenmemiş kızın var. Sen değil misin “Rabbimiz her günahla gel karşıma, ama kul hakkıyla gelme” demiş diyen, hıı?
-Ne demişim ben, olanı söyledim. Kimsenin pis günahı lazım değil bana. Senle de iki laf edilmiyor. Yatsı okundu zaten, hazır abdestliyken namaza duracağım ben. Sen de banyo mu yapacaksın her ne haltsa git yap.
-Kıl tabiii. Fazladan bi’kaç rekat daha kıl bu akşam bence. Belki Kiramen Katibin’i ikna edersin bu seferlik kayıt tutmamaya.
-Alacağım ayağımın altına, az kaldı bak! Rabbim biliyor benim içimi.
-Ooo, bozulmak yok Fikriye Sultan. Hanimiş o gıdısı, yağlarını ballarını öperim. Muahh muahhh.
-Ayyyhhh bırak, git başımdan. Deli kız. Sataşma bana. (Namaza durur.) Eyuzubillahimineşşeytanirraciiim.