gece sanrıları

Gün battı
Açtın kafesinin kapısını
Ruhundaki hayvanı dünyaya saldın.
Gün battı.
Yedekte bir kaç paket sigara
Ve fazladan da üç bira…
Baktın her şey tamam
Tüm gün savunmasız duran
Sokak kapısına gittin.
Kilidi art arda iki tur çevirdin.
Tak, tak !
Bir kez daha yalnızlık illetiyle
Boğuşmaya başladın.
Şişeden taşan malt
Patlamış lağım gibi
Sızmıştı zemine.
Ruhundaki acı da böyleydi.
Onu anlayacak kimsesi yokken
Durduğu yere yayılır, kurur
Ve kokardı.
Acı kendi kendini
Mayalamayı severdi.
Bir piton gibiydin.
Öksürüğün hışırdarken göğsünde
Deliğinden sürünerek çıktın.
Evin içinde gece boyu
Döndün durdun.
Koltukların, masanın, sandalyelerin
Etrafında dolandın.
Alkollü ne varsa içtin.
“çünkü,” dedin
“çektiğim acının korkusundan
evlâdır ölü bir bedenin kokusu ”
Sabaha karşı açtın gözünü
Duşun altında derini değiştirdin,
Kafesine tıktın yeniden hayvanını.
Aynada uzun uzun yüzünü izledin.
Donuk bakışların bir anlık titredi.
Din değiştiren biri gibi
Seni hayata bağlayacak,
Kuvvetli bir inanç aradın gözlerinde,
Bulamadın.
Gün battı
Açtın kafesinin kapısını
Ruhundaki hayvanı dünyaya saldın.
Başın
Buluttan dolma yastığında,
Gözün saatte
Gözün kapıdaki yumruk izinde
Gözün tavandaki
Çıplak ampulde gezerken,
Duvarlar renk değiştirdi hızla
Odaya doldu Van Gogh sarısı.
Masmavi gökyüzünün altında
Kırlara uzanmışsın gibi dingin
Soluk bedenin.
Tanrı gözlerini ipek bir fularla
Bağlamak üzere.
Birazdan
Kurşunkalemle yazılmış bir şiir gibi
Yaşamdan silineceksin.
18-25 mayıs 2025 İzmir