Fikirleriyle katkı sunan sevgili AHMET ÖNER KURT’a
teşekkürler. . .
İnsan ruhunun çıkmaz sokakları ile ülke tarihinin karanlık noktaları, görmek istemediğimiz kavşaklarda birleşen bireysel ve kolektif bilinçdışı korkularımızı oluştururlar. Dünya durdukça ve nesiller boyu da sürekli aktarılan bu karanlık bölge sanatçının kalemine, fırçasına, müziğine kısaca tüm yaratılara sızar.
Bazen çok bazen az, illa ki her özgün yaratıda bu kişisel veya kolektif bilinçdışı vardır. O karanlık noktalar. Görmek istemediğimiz, bazen sezinlediğimiz veya bilincimizde bastırdığımız o karanlık. Bir sanat eseri bizi bu nedenle bazen rahatsız eder, korkutur ve hatta görmezlikten geliriz. Ancak gerçek sanat eseri, bir şekilde kaçmak istesek; gözlerimizi kapatsak bile içimize işler. İşte sanat bu nedenle kendimizi tanımamızı, insanlığı ve dünyayı daha iyi kavramamızı ve belki de, hatta belki demeyeyim; kesinlikle daha iyi bir insan olmamızı sağlar. Çünkü insanlar yapar insanlığı.

Mariana Enriquez Arjantin’in yeni yazarlarından. Bu kitabını ve ismini kitap kulübümüz “Yeni Yollar, Yeni Okumalar” sayesinde duydum. Eminim ki pek çok okur henüz tanımıyor. Arjantin’in Borges, Cortazar, Manguel gibi meşhur harika yazarlar kervanına katılacak isim.
Yatakta Sigara İçmenin Zararları. İlginç bir kitap ismi öncelikle. İçinde on iki öykü var. Öykülerin hemen hepsi oldukça grotesk ve gotik öğeler içeriyor. Bu öğelerle harmanladığı bir yeraltı edebiyatı. Kişisel karanlık noktalarımız ve aynı zamanda toplumsal yaralar kanayarak öykülerin içine sızmış. Arjantin’in o karanlık tarihi. Bütün dünya ülkeleri gibi uzun ve karmaşık bir tarihi var. Bu ülkenin tarihinde, üstelik çok yakın zamanlara kadar otorite, despotizm, kıyımlar ve faili bulunmayan binlerce cinayet var. Güçlü bir kurguya bütün bunlar ister istenmez yansıyor haliyle. Argo, cinsellik ve şiddet içeren bu öyküleri okurken bazen irkiliyor bazen iğreniyor bazen insanlığınızdan utanıyor en önemlisi de düşünüyorsunuz.
Arkadaşım Dr. Ahmet Öner Kurt, Enriquez için “dişi Bukowski” dedi ve Edgar allan Poe etkisinden detaylı olarak bahsetti. Evet, gerçekten öyle. Ve diyebilirim ki çoğumuzun fark etmediği yeraltı dünyası bu yazarın kaleminde oldukça görünür olmuş. Bir gün evinden çıkıp karanlık köşelerde yok olmuş insanlar, ölmüş bir sanatçının mezardaki kemikleri çıkarıp emen fanatik sapıklar, huzura ermemiş ruhlar… Hatta okuma sohbetinde, bu kadar hayal âlemi nasıl olabilir? Kurgulama bu kadar yaratıcı olabilir mi, diye de konuştuk. Aslında yukarıda da dediğim gibi duyarlı bir ruh, akıllı bir zihin ve akıcı bir kalemle birleştiğinde böyle insana çok dokunan, içini sızlatan, korkudan gözlerini yerinden fırlatan, tüylerini diken diken eden eserler ortaya çıkabiliyor.
Neredesin Kalbim diye bir öykü var mesela. Öykü kahramanı kalp sesleri fetişisti. Kalp atışlarını paylaştığı uluslararası fetişist bir internet grubu var. Okuduğu romanlardaki, öykülerdeki kalp hastaları ile haşır neşir olurken gerçek kalp hastaları ile duygusal bağımlılık yaşıyor. Sonunda vahşice bir testere simgesi. Bu öyküye insanlık tarihinin geçmişiyle, insan doğasının vahşi yüzü ile veya yaşam ölüm arasındaki o ince çizgi ile bakıp kendinizce bir yorum yapabilirsiniz. Hayatın ve insanın tuhaf karanlık yüzleri.
Ölülerle Konuştuğumuz Zamanlar. Çocukluğumuzda yaptığımız bir ruh çağırma oyununun yazarın kaleminde nasıl da Latin Amerika coğrafyasında yaşanmış hüzünlü toplumsal bir olaya dönüştüğünü anlıyorsunuz. Mariana Enriquez insanın içinde saklı duran vahşeti açıp önümüze kat kat açıyor. Bu dehşet verici öyküleri okurken bir korku tüneline giriyorsunuz. Bu duygu aslında bildiğimiz ama çok derinlerde olan ve hatta bilmediğimiz bilinçdışımızdır. Bunlarla karşılaşmak huzursuzluk verebilir. Ama ne yazık ki insan derinliğine inmek veya tarihin karanlıklarına dalmak sanatın ve sanatçının işidir.
Bir korku tüneline girmek istiyorsanız bu kitapla girebilirsiniz. Eminim daha iyi bir insan olarak çıkacaksınız. Dayanabiliyorsanız tabii ki.
Yorum Gönder